13 Aralık 2011 Salı

Parti

Parti kelimesini her duyuşumda ilk aklıma nedense siyasi partiler gelir. Genelde gördüğüm ve duyduğum kadarıyla "eğlenices, gezices, tozucas, kopuş yapıcas" şeklinde insanların aklına kazınmıştır, diye düşünüyorum. Neyse konumuz sonuç olarak bu değil..

Benim ve çevremdeki (bizim işte la) bir kaç kişinin parti kavramı (siyasi değil eğlenices, kopucas şeysi) çoğu kişiden çok farklı. Çünkü aklınıza gelebilecek herşeye parti diyoruz. Pes partisi, çay partisi, rakı partisi, çiğ köfte partisi, langırt partisi, film partisi, çorap partisi, tekila partisi (ki en iğrenci bu)... Şimdi aklınızda bazı şeyleri biraz daha netleştirebilmek açısından bir kaç partiyi özetlemek en iyisi olur;


-Pes Partisi: Öncelikle bilmeyenler için playstation'da oynanan tüm futbol oyunlarına pes diyor/diyoruz. Pes kısaca iki kişi arasından oynanan bir futbol oyunundan ibaret. Peki biz iki kişiyle mi pes partisi yapıyoruz, alaaakası bile yok. Sekiz adet azman türk erkeğiyle oynuyoruz. Sekiz kişiyle oynayabilmek içinde iki tane televizyon iki tane playstation sekiz tane de kol gerekiyor. Bir playstation, iki televizyon ve dört kol bizde zaten mevcut artı olarak bir playstation ve dört kol kiralanıyor. Herşey hazırlanıyor, kuruluyor ve parti başlıyor. Bu partinin en güzel tarafı sanırım edilen küfürler. Hayatınızda duymadığınız hatta duymak istemediğiniz küfürleri bile duyabilirsiniz. (Küfrüde amma övdük lan)

-Rakı Partisi: Rakı, benim ve çevremdekilerin geleneksel içkisidir. Her ayın yedisinde (malum burs, kredi olayları) hiç aksatmadan üç senedir günümüze kadar devam etmektedir. Rakı partisinde bir adet bağlamacı kişisi bir adet darbukacı kişisi mutlaka bulunur. Rakı partisi üç aşamada gerçekleşir. Birinci aşama; bağlama ve darbuka eşliğinde oyun havaları çalma, göbek atma, şaka yapma üzerine kuruludur. İkinci aşama; burada artık beyne giden alkolünde etkisiyle bağlamacı kişisinden daha slow olan parçaları çalınması istenir, sonucunda göbek atıp şaka yapan adam gider yerine biraz daha ağırbaşlı bir adam gelir. Üçüncü ve son aşama; artık beyin alkolden tam gaz etkilenmiştir ve bunun sonucunda kesinlikle eski anılar konuşulur, eski manita aranır, ağlanır, paranoyaya bağlayıp kustuktan sonra sızılır.

-Tekila Partisi: Bu partinin içeriğini okumadan önce tekilanın nasıl içileceğinden bahsetmek lazım. (tabikide bilmeyenler için caaaanım) Tekilayı en iyi içme şekli tuz ve limon iledir. Önce limonları ince dilimler halinde doğrarsın sonra işaret ve baş parmağının orta kısmını limonla biraz ıslatıp tuzu dökersin, o tuzu yaladıktan sonra bardak shot yapılır ve limon hemen ağza bastırılır. Şimdi gelelim bizim çığır açan tekila partisine... Gereksinimler; en az dört kişi, bir deste 52, tekila, limon, tuz vs.. Tekila bardakları, limonlar hazırlanır, herkes masada yerini alır ve blackjack (21 işte la) oynanmaya başlanır. Batan veya en düşük sayıya sahip kişi/kişiler shot yapar. Ancak shot yapacak kişi/kişiler tuzu kazanan kişinin göbeğinden ya da sırtından yalamak zorunda. Tekila partisindeki herkesin erkek olduğunu da söylemek lazım tabi. (tiksindim bak şimdi)

-Çiğ Köfte Partisi: Genelde iki ayda bir çiğ köftesi partisi yaparız. İşin ilginç yanı şu ki, çiğ köfte partisi yaptığımızda ortam gerçekten kalabalık olur. Normal boyutlarda bir oda düşünün ve bu odaya yaklaşık 30 erkeği topladığınızı. Kendinizden bir an şüphelenirsiniz heralde "lan yoksa ben..." diye. Şahsen düşünmeme rağmen hala daha bu olayı iki ayda bir gerçekleştirmemiz ve benimde içinde bulunmam ayrı bir olay. Onu da geçtim lan o kadar erkek çiğ köfte partisi yapmak için toplanır mı? Toplanıyormuş işte...

Kısaca söylemek istediğim şey şu, bize her gün parti be yaa..


3 Aralık 2011 Cumartesi

Merak






Merak..
İyi midir kötü müdür bilmiyorum ama şahsen ben hep meraklı bir yaratık olmuşumdur.

Merak'ın tanımına bakalım bi:
"Merak insanlarda ve hayvanlarda gözlenen araştırma ve öğrenmeye yönelik bir davranış biçimidir. Ayrıca merak bu davranışa yol açan duygunun adıdır. Merak insanlık tarihinde bilim ve teknolojinin gelişmesine yol açan en önemli niteliktir."

Demek ki merak öğrenmek ve araştırmak manasına geliyor.

Peki neden merak ederiz? Bu duygu ya da öğrenme ve araştırma davranışı nereden geliyor? Hormonlardan mı?

Dedim ya ben meraklı bir yaratığım diye, merakın nereden geldiğini, nasıl oluştuğunu bile merak ediyorum..

Hayko Cepkin diye biri var (evet yaratık diyince aklıma geldi nedense) adamın tek gözünün neden normal olmadığını hep merak etmişimdir.

Sivilceler niye genelde kıçımda çıkar merak etmişimdir.

Niye okuma ihtiyacı hissettiğimi, niçin milyonlarca sperm arasından benim çıktığımı, neden su içmek için mutfağa kadar gitmeye üşendiğimi, nasıl bir insan yapısına sahip olduğumu hep merak etmişimdir. Ve en çok merak ettiğim şey ise, İNSANLAR.

Evet, bildiğin insanlar. Yani sen, ben, o, siz, biz, onlar falan filan.

İnsanların neden iktidar, para-pul, ün-şan-şöhret gibi şeylere sahip olmak istediğini merak ederim.

Mesela Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve iktidarı olan R.T. Erdoğan'ı ele alalım ve R.T. Erdoğan'ın iktidar amacı ne olabilir bunun üzerinde durmaya çalışalım biraz.

Şan-şöhret olabilir, zira şu an kendisi doğu ve batı devletlerinde (özellikle doğu) ünlü biri, Türkiyeyi hesaba katmıyorum bile. Peki R.T. Erdoğan bu ün'ü ne için istemiş olabilir ? Sonuçta ün bir başına bir etken sayılamaz heralde?

Diyelim ki para için istedi, sonuçta milyonlarca lira para R.T. Erdoğan'ın emrine amade. Maaşını hesaba katmıyorum bile. Şimdi de gelelim bu kadar parayı ne yapmak istediğine...

Kendine harcar, devlete yatırım yapar, yol yapar, su yapar hadi onlarıda yaptı diyelim.

Sonra?

Bütün iktidar hırsının, o kadar şan ve şöhretinin, üstüne bir o kadarda paranın hepsi bunun için miydi yani?


İşte benim merak ettiğim nokta bu, insanların davranışının bir sonu var mı yok mu?

1 Aralık 2011 Perşembe

iddaa ediyorum Elin Adamı lanetlidir.

Okurken eşliğinde iyi gider: Elinadami.pl1


Evet lanetliyim ben. Demiştim ya ibnenin biri beni lanetledi diye, öylede oldu yani. Bundan yaklaşık 5 sene kadar önce daha lise yeni bitmiş, ergenlikten kurtulmak için kıçını yırtan birisiydim. Sonrasında sınavdı, tercihdi, bir yeri kazanmaydı derken lanetlenmiş olarak lanet bir şehre geldik..Ve lanetin esiri altında 3 yıl 2 aydır ızdırap çekerek yaşıyorum.

Bi dakka lan... Böyle yazarsam kimse anlamazki en iyi en baştan başlamak.

Sene 2008, aylardan yamulmuyorsam ağustos. Üniversiteye hazırlık sınavının bittiği tercih yapmaya çalışacağımız dönem. Aldığım puanda öyle yaman bir şey değil ve kesin bir yere girmek lazım. Yazacak yer yok arkadaş... İstanbul, İzmit olmasını istediğim yerler arasında ama yok, adam akıllı hiç bir şey tutmuyor. Sürekli onun bunun kaynından, dayısından, bacısından kısacası önüme çıkan her akılsızdan akıl alıyorum. Denilen şeyler şunlar;

"Şimdi dikkatli karar vermen lazım istemediğin bir bölümde okursan olmaz,yapamazsın."  (-Lan zaten aldığım puanım ne ki, ne dikkatli düşünmesi ırzına sıçıyım)

"Bir sene daha hazırlan istersen, hem daha çok çalışır daha iyi bir yer kazanırsın." (-Sen sıkıyosa gel bunu bizim pala bıyık peder bey'e söyle bende götümü sıkar çalışırım)

İşin özü, abuk subuk fikirlerden başka fikir verebilen çıkmadı. Dedim bende kendi kendime "artık göte geldin Elin Adamı sana iş hayatı (Sanayii'deki necip ustanın yanında çıraklık) yolları gözüktü."

Bu ve benzeri şekilde derin düşüncelere dalmış ve kara kara napacağımı düşünürken, tamda o esnada işte "O" geliyor nam-ı diğer "İBNE". Ama daha ona bu uygunsuz lakabı takmamış ve de hayatımı alt üst eden kararlar vermeme neden olacağını bilmiyordum. Çok samimi olmasamda arada konuştuğumuz biriydi bu İBNE. Kiminle takılsa takıldığı kişinin başı beladan eksik olmazdı. İBNE'nin yüzünden nezarete bile düştüm gerisini siz düşünün.(İleriki zamanlarda anlatıcam bunu) Şimdi hatırladım da benden başka doğru dürüst konuşanda yoktu bununla. Sanırım biraz acıdığım için konuşuyordum. (hay götüme şırınga soksalardı da acımaz olaydım) Bu vatandaş geldi yanıma ve geçen diyaloğu hatırladığım kadarıyla aktarıyorum;

-İ: Napıyon lan kayalıklarda tek başına mal gibi
-EA: İBNE hiç bulaşma bana canım çok sıkkın zaten
-İ: Hayırdır kardaş kim canını sıktı
-EA: Sorma ya tercih yapmam lazım yoksa peder beni necip ustanın yanına çırak vericekmiş
-İ: Eee yapamıyormusun tercih
-EA: Adam akıllı bir yer tutmuyor ki amk, hep taşra yerlere puanım yetiyor
-İ: Sende hee sanki çok önemli
-EA: Tamam o kadar önemli değil ama yine de iyi bir yer olsun diye uğraşıyoruz
-İ: Ben sana bir şey diyim bizim bir arkadaş "X" şehrinde okuyor, hem bölümlerin puanları düşük oluyormuş oranın hemde iyi bir yermiş
-EA: Ora nerede lan?
-İ: Egede kalıyormuş ama pek Ege bölgesi gibi değilmiş gibi olsa da Ege bölgesi gibiymiş (aynı cümleyi kurdu)
-EA: Hay gibisine sokim, olum orası bana gitmez ya..
-İ: Bak, sen bence dinle beni sonra çok dua ediceksin, (şırınga!!! şırınga!!!)  hem bende gelirim yanına
-EA: Kaç saat çekiyor bizim buradan "X" şehri
-İ: Yedi saat sürüyormuş diyordu arkadaş
-EA: Nasıl gelcen lan yedi saat yolu tarraam
-İ: Ne var olum zaten bir şey yaptığımız yok arabayı alır gelirim nedir ki yani..

diye diye yarım saat daha aklımı skti bu göt lalesi olacak İBNE ve de ikna etti beni bu uçsuz bucaksız garip "X" şehrine gitmemde. Daha sonra ne mi oldu, tercihlerimde ilk sıraya yazdım bu göt lalesinin yüzünden X şehrini.

Şimdi buraya kadar herşey az da olsa normal, bundan sonrası... Sanırım herşey bundan sonra başlıyordu da garibim ben bilmiyordum.


Tercih sonuçları geldi, X şehrini kazanmıştım. Ve artık oraya nasıl gideceğimiz nerede kalacağım soruları peder bey ve kıymetli valide hanım tarafından hunharca tartışılıyordu. Evet, baya hunharca çünkü ne X şehrinde tanıdık vardı ne de nasıl gideceğimizi biliyorduk. İşte tam o esnada yine bu İBNE çıktı meydana. Tartışmanın ortasında arıyordu beni. Tercihi naaptın neettin muhabbettinden sonra; X şehrine nasıl gideceğimi, nerede kalacağımı, aklına ne geliyorsa sordu. Sorduklarına hepsine verebildiğim tek cevap ise, bilmiyorum oldu. Buna istinaden "tamam kardaş ben halledicem sen sıkma canını." diyip kapattı telefonu. Napabilcekti ki şimdi bu? Neyse sktir et diyip hunharca tartışmaya bende katıldım. Aradan iki saat bile geçmemişti ki aradı. "Kardaş ben hallettim, benim arabayla gideriz hem annen ile babanda gelir. Kalacak yeride hallettim benim arkadaş devlet yurdunda kalıyor tanıdığı felan varmış senide sokarız oraya sıkıntı olmaz" dedi ben evele gevele bir şey diyemeden kapattı yine telefonu ırzına sıçtımın İBNEsi. Peder bey ve kıymetli valide hanıma söyledim durumu pek bir sevindiler ama benim içimde gramı geçtim miligram sevinç yok.

Neyse..

Artık gitme vakti geldi çattı. Valizdi, yolda atıştırmalıktı, bilmemneydi yükledik hepsini arabaya.. Çıktık yola bu İBNEde X şehrindeki arkadaşını aradı hangi güzergahtan gelicez oraya talimat alıyor. Yaklaşık dört saat geçti, yol boyunca radyodan başka arabanın içinden gelen bir ses yok. (bir de valide hanımın çıkardığı ağlama sesleri vardı ama o kadar sessizki duyamadım bile) Dört saatin sonunda peder bey  "artık bir mola verelim çok gittik zaten" diye homurdanmaya başladı. Mola verebileceğimiz yer arıyoruz, takip ettiğimiz güzergah üzerinde hiçte öyle bir yer yok, sırf yarım saat mola verebilceğimiz bir yer aradık. En sonunda bulduğumuz yer yol kenarında ufak bir piknik alanıydı. Çektik arabayı oraya, ıvır zıvırları çıkarmaya başladık. İBNEninde o sırada çenesi mi açıldı nedir benim pederle başladılar siyasetiydi, futboluydu, bilmemnesiydi. Lan bide benim pedere peder bey diye hitap ediyor. Adama bildiğin peder bey diyor ben anca burada yazabiliyorum, yüzüne söylesem sker atar beni acımaz bile. Yenildi, içildi, sıçıldı derken çıktık yola.. On dakika oldu yola çıkalı yol ayrımına geldik. Tabela yok, yön belirten bir şey yok, en ilgincide soracak kimse yok etrafta araba bile geçmiyor, LAN BİZ NERDEYİZ... Bu İBNE aradı hemen arkadaşını durumu söyledi o da demişki ben öyle bir yer bilmiyorum. Kaldık mı göt gibi uçsuz bucaksız boktan yolda. Gelde öldürme şimdi bunu. Bu İBNE o esnada "sol taraftan gidelim illaki birileri buluruz yol sorarız ona göre dönülecekse döneriz" diyerek bizim pederi ayarttı. Girdik sol taraftan, gireli dakka bile dolmadan o uçsuz bucaksız araba bile olmayan yerden aniden karşımıza bir araba çıktı ve o çıkan arabayla çarpışmamak için direksiyonu ani bir şekilde çeviren İBNE bizi bilmem kaç yüzyıllık ağaca toslattırdı...


Burada bitmez biliyorum, sadece biraz sabır. Bizde insanız la.  La mı?


Bonus: Masamıza meze ol gel

30 Kasım 2011 Çarşamba

Sosyal Ortam Şeysi



La her bokun içerisine girdik çıktık bi tivitıra girmemiştik o da oldu. Sanırım sosyal ağlar içerisinde en cahil kaldığım yerdir tivitır şeysi. Anlamadım ki arkadaş takip ediyorsun, takip ediliyorsun iyi tamam. Yediğin, içtiğin, sıçtığın herşeyi yüz kırk karaktere sığdırırak anlatıyorsun, ona da eyvallah. Hatta yediğin, içtiğin, sıçtığın şeylerin resimlerinide paylaşıyorsun, eh ona da bir eyvallah dicem de çok abes kaçar artık, neyse.

Soru şu sonu ne la bunun ? Bi amacı vardır illaki, o amaç ne çok merak ettim yani. Biri anlatsın bana rica ediyorum.

Birde biri takip etmiş beni mutlu oldum la. Ehe mehe diye güldüm şimdi bak sen şu işe.

Oralarda bir yerlerde ehe mehe diye güldürmek isteyen varsa  @elinadamii'na tık yapabilir.

29 Kasım 2011 Salı

Elin Adamı

Hoşgeldin, boş geldin elin adamı..

Şu an hasta ve ruh hastası bir kişiliğe sahip olarak, iki büklüm kıvranıp dururken, kendi garip dünyanda boğuşurken ne demeye bu blog zımbırtısına merak salıp “anne bende bundan istiyorum” diyen çocuklar gibi daldın işin içine.. Lan zaten ölsen beş ay sonra leş kokuna gelicekler sen hala o koca kıçını büyütüp mal gibi sanal ortamlarda oraya buraya damlamak için götünü yırtıyosun.  Geldin geleli şu lanet şehire asosyal komplike yaratık kıvamında sürtüyorsun. Anca böyle götü boklu asosyal ortamlarda millete laf yetiştirme peşindesin. Şimdi buraya da geldin ya artık ona buna laf yetiştirmekten götün çıkar, kör olursun iyice e’mi Elin Adamı seni..

Sanırım kendimi kısaca özetledim blog ahalisi;

*Boş (yarısı dolu felan değil baya boş)
*Hasta ve ruh hastası (evet tam bir şizofren)
*Garip (öyle böyle değil)
*Meraklı (her boka meraklı sorma gitsin)
*Çocuk ruhlu (o ne la, la o ne , ne o la)
*Koca kıçlı (terbiyesiz, insan kendine öyle der mi?)
*Lanetli (evet beni ibnenin biri lanetledi, valla bak)
*Asosyal komplike yaratık (uğraşma, ben bile anlamadım)
*Asosyal ortam çocuğu (aha da bu)
*Laf yetiştirici ( yeni mesleğim, maaşı iyi)
*Kör (genç yaşımda kör mü olacam la)
*He, bi de elin adamıyız işte..